Yumurtadan çıkmak için kabuğu delmeye uğraşan güvercin yavrusunun gözlerini yaşama açmadan az önceki hali üzerine bir denemedir Sıradan bir yumurtaydı, günler günler önce düştü, tohumlandı yavaş yavaş, önce kafası belirdi, sonra gagası, gözleri sonra da, duramadı bedeni ayağa kalktı kendisini saran kabuğun içinde, yattı annesi babası günlerce, ısıttılar, bedenlerinden bir can yaratmak için birbirleriyle yarıştılar, sonunda şımarık sarsak bir yavru kabuğu tırtıklamaya başladı, delik açıldı ve gagasıyla kimi zaman yaşanılası kimi zaman ölesi dünyadan nefesi içine çekti, kardeşinin doğmasına daha 1 gün vardı ondan habersiz yumru-yumru yuvada gözleri kapalı salak salak kafasını oynatmaya çalıştı. Annesi kalan yumurta kabuklarını yuvasının dışarısına sürükledi, aradan birgün geçti, koskocaman bir gün, öbür yumurta da yuvanın dışına atılmıştı, yavrucak daha dünyaya gelemeden ölmüştü. Bizim salak bunun farkında olmadan büyümeye başladı, anasının tek kuzusu oldu, o kadar şımardı ki kümesin içinde yürümeye başladığında diğer güvercinlerin peşine takılıp onların da kendisini doyurmaları için canla başla oradan oraya koşmaya başladı, hafif-hafif de tüylendi ya, şımarıp oradan oraya koşturdu. Şımardıkça anasının kursağına saldırıyor yedikçe yiyordu, babası artık illallah demişti, çabucak gelişti, ne deseler daha demeden anlamaya başladı, her şeyi de biliyordu, sevimli bir keçi gibi ağaçların tepesine gidiyor oralardan evrene bakıyor baktıkça boğuluyor, düşlüyordu, Şımardı da şımardı, uçmayı öğrenmiş, yavru yapacak çağa erişmişti, hemen yumurtlayıp yavrularını şımartmak için sabırsızlık içinde gezinmeye başlamıştı, anasını düşündü, anası da kendi anasına şımarmıştı, şimdi şımaracak anası da kalmamıştı, anasının anası olup şımartmak için anasının yanına gidip uyumaya karar verdi, sokuldular birbirlerine, iki şımarık birbirlerinin kokularını içlerine çekip kimin ana kimin yavru olduğu bilinmeyen bir rüyaya daldılar, yazarın elinden güzel düşler demekten başka ne gelir ki? Başına çöreklenen kurtlardan kurtulmak isteyen, konuşmayı yeni sökmüş bir çocuğun, ilk kelimeleri ağzından dökülürken ki heyecanı üzerine bir denemedir... Önce bir rüzgar esti yapraklar sevinç çığlıkları attı çiçeklerindeki ergenlik tohumları diğer tohumlara kavuşacak diye geçirdi içinden sonra kışkırtıcı bir fırtına dallarındaki tüm yaprakları yeryüzüne inat salıverdi korktu ıssız bir gecede tek başına kaldığını düşündü ağlamak istedi sinirlendi kahrolası saldırganlık duyguları içinde insanca-insanca duygulara yenik düştü kulaklarına gelen sahipsiz yaşamın can çekişen sözcükleri kaldırdı yatağından dayanamadı doğruldu içinden bir küfür savurdu takatsiz güvercinler gibi bağdaş kurup oturdu yatağına gözlerinde geçmişten kalan kekremsi tatlar durmadan içinde kendine bakar sarar sarar kıvrımlarında gecenin durmadan vakitsiz öten kuşları arar çığlıklarını uzak yıldızlara bırakır boşluğuna yükselir bedeninin olsa-olsa durmadan küçücük yüreği kanar bilmez saçlarına hangi baharlar sarılır açar kapar gözlerini beyazlara girer gecenin bir yarısı diğer yarısında hüzünlere boğulur Ocak 2005 Levent ÖZBEK