Sakarya Meydan Muharebesi

Konusu 'Serbest Bölüm' forumundadır ve AHMET ESEN tarafından 10 Ocak 2009 başlatılmıştır.

  1. AHMET ESEN

    AHMET ESEN Active Member Üye

    Yunan taarruzunun ilk safhalarında Afyon, Kütahya, Eskişehir ve Sivrihisar düşmüş, Yunan ordusu Ankara'ya çok yaklaşmıştı. Polatlı'ya ve Haymana'ya kadar ilerleyen Yunan kuvvetleriyle Türk kuvvetleri arasında çok şiddetli çarpışmalar oldu. Yunan ordusu yirmi günden fazla süren Sakarya Meydan Muharebesi'nde bozguna uğramış, 2 Eylül günü saldırıdan vazgeçmek zorunda kalmış ve 11 Eylül'den itibaren de geri çekilmeye başlamıştı. İki gün sonra, 13 Eylül 1921'de Sakarya nehrinin doğusunda hiçbir Yunan artığı kalmamıştı. Yunanlılar tarihte eşine rastlanmayan bir "Elen İmparatorluğu", bir "Modern Bizans İmparatorluğu" emeliyle Sakarya'ya gelmişlerdi. Üç bin yıldır yaşatıldığı söylenen ve yüzyıldır Türk'e karşı saldıran Megali İdea'ya Sakarya'da dur denilmişti. Elenlerin Megali İdeası için Sakarya nehri bir kement olmuştu.
    21 Mart 1922'de Paris'te toplanan İtilaf Devletlerinin "Şark Konfe­ransı"nda Türk ve Yunan hükümetlerine mütareke teklifinde bulunulmuştu. Başarısızlıkla sonuçlanan bu mütareke teşebbüsünün ardından Yunanlılar Ege ve havalisinde yeni hareketlere giriştiler. Yunan birlikleri 18 Nisan ile 30 Nisan arasında, İtalyanların boşalttığı Menderes vadisi ile Söke ve Kuşadası'nı işgal ettiler. 7 Haziran'da ise Samsun denizden topa tutuldu. Temmuz ayının sonlarında Yunan birliklerinin İstanbul'u işgal etmesi fikrî yoğunluk kazandıysa da, bunun sonuçlarının ortaya çıkaracağı olumsuzlukları göze alamayan müttefik devletler aldıkları ortak kararla bu fikirden vazgeçtiler.

    Sakarya Meydan Muharebesi
    5 Ağustos 1921 günü Başkumandanlık görevini üstlenen Mustafa Kemal, 15 Ağustos 1921'de Fevzi (Çakmak) Paşa ile birlikte Polatlı'da Başkumandanlık karargahına gitti. 23 Ağustos 1921 günü, Yunan ordusu tekrar tüm cephelerde saldırıya geçti. Sakarya Meydan Savaşı, geceli gündüzlü tam 22 gün sürdü. Mustafa Kemal Paşa emrindeki kahraman Mehmetçik tarihin altın sayfaları arasına yeni bir destan ekledi. Destan Mustafa Kemal'in şu sözleri ile başlıyordu:
    Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.
    26 Ağustos 1921: Destanın son sayfası da 1922'de Dumlupınar Meydan Muharebesi'nin kazanılmasından sonra 1 Eylül 1922'de gene Başkumandan'ın şu sözleriyle kapanıyordu:
    Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!



    Sakarya Meydan Muharebesi'nin neticesini, 12 Eylül 1921 gününün kararan fecrinde, Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa, Basirettepe'den Ankara'ya şu telgrafla bildiriyordu: "-Anadolu'nun Yunan ordusu için mezar olacağı hakkındaki kanaatimizin gerçekleşmekte olduğunu arz ederim.
    Sakarya Zaferi'nden sonra Atatürk Türk Ordusuna şu şekilde seslenmiştir:
    Arkadaşlar, milletimizi yabancıların ellerinde köle olmuş görmemek için giriştiğimiz bu muharebe de Sakarya Zaferi gibi adı daima anılacak yeni ve büyük bir zafer kazandınız. Benim gibi ömrünü senelerden beri saflarınız yanında geçirmiş olan bir silah arkadaşınız; ezilmiş, kahredilmiş düşmanın çekilişinden sonra hakkınızda duyduğumuz takdir ve hayreti, minnet ve şükranı ordunun her ferdi ve memleketin her tarafında duyulacak kadar yüksek sesle söylemeye lüzum gördüm.
    Sakarya boyunda biz bütün memleket, bütün varlığımız ve istiklâlimiz pahasına denecek kadar ehemmiyetli büyük bir muharebeye giriştik. 21 gün, 21 gece bir milletin istilâ ve yağma fikri birbiriyle boğuştu.
    Mazlum milletimizi tarihin en tehlikeli bir zamanında yeniden ışığa ve necata kavuşturan bu muharebede sizin başkumandanınız olmaktan dolayı bir insan kalbi için mukadder olabilecek en derin saadet ve iftiharı duydum. Dünyanın hiçbir tarafında ve ordusunda yüreği seninkinden daha temiz ve daha sağlam bir askere rasgelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Hayatınla, imanınla, itaatinle, hiçbir korkunun yıldırmadığı demir gibi pâk kalbinle düşmanı nihayet alt eden büyük gayretin için minnet ve şükranımı söylemeyi nefsime en aziz bir borç bilirim.
    Sakarya Meydan Muharebesi'nden sonra 19 Eylül 1921 tarihinde TBMM tarafından Mustafa Kemal Paşa'ya Gazi ünvanı ve Mareşal rütbesi verildi. Mustafa Kemal'in kendisine "Gazi"lik ünvanı ve "Mareşal"lik rütbesi verilmesi dolayısıyla aynı gün TBMM'de yaptığı konuşma ne denli tevazu sahibi olduğunun çok güzel bir örneğidir:
    ... Kazanılan bu başarı, yüksek heyetinizin iradesiyle kuvvet bulan Ordu muzun iradesi sayesinde, düşman ordusunun iradesinin kırılması suretiyle belirtilmiştir. Bu sebeple ödüllendirişinizin gerçek muhatabı yine ordudur
    Sakarya Meydan Muharebesi
    Mustafa Kemal Başkomutan olduktan sonra milleti bütün gücüyle savaşa sokabilmek için Tekalifi Milliye emirleri yayımladı. Halkın elindeki yiyecek ve giyecek maddeleri ile yatak-yorgan, kap-kacak, taşıt araçları, binek hayvanları, at, mıh, eğer takımları ve benzeri gibi savaş için gerekli her türlü malzemenin belli bir kısmının ordu emrine verilesini öngören bu emirleri uygulamak için de Tekalıfı Milliye komisyonları kuruldu. Başkomutanlık karargahı Polatlı dolaylarında Alagöz köyünde kurulmuştu. Mustafa Kemal Paşa, Kütahya ve Eskişehir savaşlarından sonra bir süre duraklamış olan Yunan ordusunun kesin sonuç almak arzusu ile pek yakında harekete geçeceğine inanıyordu. Gerçekten Yunan ordularının başkomutanlığını üzerine alarak alarak İzmir' e gelmiş olan Kral Konstantin' in başkanlığında Kütahya' da toplanan bir yüksek Şura ileri harekete devam ederek Türk ordusunu yok etme kararına varmıştı. Kral Konstantin ordularına yayımladığı günlük emirde hedef olarak Ankara' yı gösteriyordu (15 Austoa 1921). Türk başkomutanlığı Yunan kuvvetlerinin cephemizle ilişkiye girdikten sonra sol kanat üzerinden çevirme hareketine girişeceğini tahmin ederek ona göre tertibat almıştı. Yunan ordusu 23 Ağustos' ta Türk savunma hatlarına şiddetli saldırıya başladı. Sakarya Meydan Savaşı başlamıştı. 22 gün ve 21 gece aralıksız devam eden bu savaşta Mustafa Kemal Ünlü ^^hattı müdafa yoktur sathı müdafa vardır^^ emrini vermişti. 23 Ağustos - 13 Eylül' de Yunanlıların gücünün iyice azaldığını gören Mustafa Kemal Paşa sıkı gece yürüyüşleriyle sağ kanatta topladığı birlikleriyle karşı saldırıya geçti. O ana kadar savunma durumunda olan Türk kuvvetleri bütün cephede saldırıya başladılar. 13 Eylül'de Sakaryanın doğusunda Yunan askeri kalmamıştı.
    Sakarya Meydan Muharebesi
    (23 Ağustos – 12 Eylül 1921 )
    23 Ağustos – 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan. Türk milleti için bir ölüm kalım savaşı olan Sakarya Meydan Muharebesi; Kurtuluş Savaşı içinde kader tayin edici olmuştur. Bu savaştan önce Yunanlıların başlıca hedefi; Ankara yönünde ilerleyerek, Türk Ordusunu yok etmek ve Kurtuluş Savaşı’nın sembolü ve direniş merkezi haline gelen Ankara’yı ele geçirmekti. Böylece Türk azim ve direnme gücü yok edilmiş olacaktı. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün emir ve komutasında, Türk ulusunun kanıyla yapılan ve dünya harp tarihine en uzun meydan muharebesi; Türk Kurtuluş Savaş’ı tarihine de subay muharebesi diye geçen Sakarya Destanı 21 gün 21 gece devam etmiş ve 13 Eylül günü Yunanlıların Sakarya Nehri’nin doğusunu tamamen terk etmesiyle son bulmuştur. Başkomutan Mustafa Kemal, Sakarya Meydan Muharebesi sırasında ülke savunmasını şu şekilde ifade etmiştir. Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O sathı bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça bırakılamaz. Onun için küçük, büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir; fakat, küçük büyük her birlik durabildiği noktadan yeniden düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder. Yanındaki birliğin çekilmek zorunda kaldığını gören birlikler, ona uymaz; bulunduğu mevzide sonuna kadar durmaya ve direnmeye mecburdur Taarruz inisiyatifinin Türk Ordusu’na geçmesini sağlayan Sakarya Zaferi, TBMM hükümetine siyasi başarı kapılarını aralamış Türk milletinin özgürlüğünü ve vatanını kurtaracağı inancını da kuvvetlendirmiştir. Sakarya Savaşı sonunda; Türk Ordusu’nun 1683 yılındaki 2. Viyana Kuşatması'ndakiyenilgisinden beri süregelen çekilmesi sona ermiştir. Bu savaş, Türk ordusu’nun son savunma savaşıdır.
    · Düşman 10 Eylül’de karşı taarruzla Afyon-Kütahya hattına kadar atılmıştır.
    · Savaş Türk ordusunun üstün zaferiyle sonuçlanmıştır.
    Sonuçlar:
    · Ulusal Kurtuluş Savaşının son savunma savaşıdır.
    · Düşmanın saldırı gücü tükenmiş, Türk topraklarını ele geçirme istek ve umudu yok olmuş, savunmaya geçmişlerdir.
    · Bu savaşa Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü Paşalar katılmıştır. Subaylar savaşıdır.
    · M. Kemal’e mareşallik rütbesi ve Gazi ünvanı (19 Eylül 1921) verilmiştir.
    · Sovyetler Birliği ile Kars, Fransızlarla Ankara Antlaşmaları imzalanmıştır.
    · TBMM Anadolu’da kesin egemenlik sağlamıştır.
    · TBMM’nin yaşama ve varolma mücadelesindeki en büyük başarısıdır


    SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ
    40 yaşında Meclis Başkanı iken, Meclisin savaşla ilgili yetkilerine sahip Başkumandan seçilen Mustafa Kemal Paşa o gün kürsüden ZEKİ VE ÇALIŞKAN TÜRK ULUSU'na şu sözlerle sesleniyordu: "-Boynu bükük ulusumuzu tutsak etmek isteyen düşmanları yüzde yüz yeneceğimize olan inanç ve güvenim, bir dakika olsun sarsılmamıştır. Bu dakikada, bu tam inancımı yüksek kurulunuza karşı, bütün ulusa karşı ve bütün dünyaya karşı ilan ederim."
    5 Ağustos 9121 günü Başkumandanlık görevini üstlenen Mustafa Kemal, 15 Ağustos 1921'de Fevzi (Çakmak) Paşa ile birlikte Polatlı'da Başkumandanlık karargahına gitti. 23 Ağustos 1921 günü , yenilmekten bıkmayan Yunanlılar tekrar tüm cephelerde saldırıya geçtiler. SAKARYA MEYDAN SAVAŞI, geceli gündüzlü tam 22 gün sürdü. Mustafa Kemal Paşa emrindeki kahraman MEHMETÇİK tarihin altın sayfaları arasına yeni bir destan ekledi. Destan Mustafa Kemal'in şu sözleri ile başlıyordu: "SAVUNMA HATTI YOKTUR, SAVUNMA YÜZEYİ VARDIR.O YÜZEY BÜTÜN VATANDIR.VATANIN HER KARIŞ TOPRAĞI, VATANDAŞIN KANIYLA ISLANMADIKÇA TERK OLUNAMAZ"
    26 Ağustos 1921 Destanın son sayfası da 1922'de DUMLUPINAR MEYDAN MUHAREBESİ'nin kazanılmasından sonra 1 Eylül 1922'de gene Başkumandanın şu sözleriyle kapanıyordu: "ORDULAR İLK HEDEFİNİZ AKDENİZDİRİLERİ . . . . " Destanı Mustafa Kemal Paşa yazıyor, Kahraman Mehmetçik de bu destanı satır satır okuyordu. Dünyada hiçbir ordu, hiçbir asker vatanını düşmandan kurtarmak için böylesine yüce bir görev almamıştır. Şehit olmayı böylesine arzulamamıştır. Bugün bile Sakarya Savaşının geçtiği yerlerde dolaşanlar, vatanları için severek canlarını veren bu kahraman şehitlerin göğe doğru yükselen o güzel hayallerini gördüklerini söylerler. Çünkü o toprak parçasının altında bir karış toprak yoktur ki, ASİL ve KAHRAMAN MEHMETÇİĞİN temiz ve asil kanıyla sulanmamış olsun. O gün, o kahraman Mehmetçikler o toprakları kanları ile sulamamış olsalardı, bu günkü Mehmetçikler olabilir miydi? Sakarya Meydan Muharebesinin neticesini, 12 Eylül 1921 gününün kararan fecrinde, Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa, Basirettepe'den Ankara'ya şu tel yazısı ile bildiriyordu: "-Anadolu'nun Yunan Ordusu için mezar olacağı hakkındaki kanaatimizin gerçekleşmekte olduğunu arz ederim."
    Yunanlılar nihai bir savaşın kazanılacağı bir güne kadar , hiç saldırmadılar. Sakarya Meydan Muharebesinden sonra 19 Eylül 1921 tarihinde T.B.M.M. tarafından Mustafa Kemal Paşa'ya GAZİ unvanı ve MAREŞAL(Müşir9 rütbesi verildi. Mustafa Kemal'in kendisine "Gazi"lik ünvanı ve "Mareşal"lik rütbesi verilmesi dolayısıyla aynı gün mecliste yaptığı konuşma ne denli tevazu sahibi olduğunun en güzel misallerinden biridir. "-........ Kazanılan bu başarı, yüksek heyetinizin iradesiyle kuvvet bulan ordumuzun iradesi sayesinde, düşman ordusunun iradesinin kırılması suretiyle belirtilmiştir. Bu sebeple ödüllendirişinizin gerçek muhatabı yine ordudur."
    SAVAŞ PANAROMALARI - SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ (1921)
    Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal Paşayı başkomutanlığa getirdi. Başkomutan ard arda 10 emir yayımlayarak halktan varlığının yaklaşık yüzde 40'ını orduya vermesini istedi. Eski gaziler de silah altına çağrıldı. Yılgınlık ve umutsuzluk yayılmadan sona erdi. Yerini Sakarya destanını yazacak olan ruh aldı. Gençler silah altına koştu. Halk, varlığını bu son ordunun ayaklarına serdi.

    Sakarya Meydan Muharebesi'nde Türk subay ve Mehmetçikleri, her karış vatan toprağını canları pahasına savundular. Sakarya'da savaşmak üzere cepheye ilerleyen bir topçu birliği. Sakarya Meydan Savaşı için piyadeler Ankara, Kastamonu, Karaman, ve Kayseri'de topçular Çankırı'da, süvariler Kırşehir'de yetiştirilmiştir.

    Sakarya Meydan Muharebesi'ni yöneten komutanlar Duatepede.
    Yunan ordusu 14 Ağustos günü üç koldan Sakarya'ya doğru yürüyüşe geçti. Yunan ordusunun planı Türk ordusunun batıya dönük cephesi karşısına bir tümen bırakıp bütün birliklerini Sakarya güneyinde toplamak, Türk cephesini yarmak ve sol kanadını kuşatmaktı. Böylece milli orduyu sona erdirmiş olacaklardı. General Papulas ve kurmay kurulu bu sonucu alacaklarına güveniyorlardı. 23 Ağustos (1921) Salı sabahı Sakarya Meydan Muharebesi başladı. Yunan ordusu bütün gücüyle taarruza geçti. Türk sol kanadını kuşatmak için sağ kanadını sürekli uzatıyordu ama karşısında daima o kanada kaydırılmış fedakar bir Türk birliğini buluyordu. Cephenin uzunluğu 100 kilometreyi bulmuştu. Mustafa Kemal Paşa ünlü emrini verdi. Bu yepyeni bir savunma anlayışıydı: "Savunma hattı yoktur, savunma alanı vardır. O alan bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz." Kesin olarak gerekmedikçe bir küçük tepecik bile terk edilmeyecekti. Subaylar da Mehmetçikler gibi bir karış toprak için kanlarını dökecek canlarını feda edeceklerdi.
    SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ
    Şimdi 1921 yılı Ağustos başlarındayız. Yunan ordusu 13 Ağustos 1921 günü Sakarya'daki Türk mevzilerine doğru yeniden ileri harekâta başladı. 15 Ağustos 1921 günü Yunan Kralı Konstantin, ordularına "Ankara'ya!" emrini verdi. Durmaksızın ilerleyen Yunanlılar, birçok şehir ve kasabalarımızı işgal ederek sonunda Sakarya'daki savunma hattımıza dayandılar.
          23 Ağustos 1921 günü, Yunan ordusunun taarruzu ile Sakarya Meydan Muharebesi başladı. Bütün cephe boyunca taarruz ve karşı taarruzlarla çok şiddetli muharebeler oldu. Yunan taarruzu, bir çok yerde kıtalarımız tarafından düşmana ağır zayiat verdirilerek durduruldu. Ancak takviyeli Yunan kuvvetlerinin önemli mevzilerimizi ele geçirdikleri, Poiatlı'ya kadar yaklaştıkları, top seslerinin Ankara'dan duyulduğu zamanlar oldu. Türk mevzileri bir çok noktada yarılmasına rağmen, her nokta inatla savunuluyor, kaybedilen her hattın gerisinde yeni bir savunma hattı oluşturuluyor, böylece düşmanın ilerlemesine imkân verilmiyordu. Zira Başkomutan, savaş stratejisi için şu formülü koymuştu: "Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz. Onun için, küçük büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük, büyük her birlik, ilk durabildiği noktada, tekrar düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder. Yanındaki birliğin çekilmek zorunda kaldığını gören birlikler, oria tâbi olamaz. Bulunduğu mevzide sonuna kadar dayanmağa ve mukavemete mecburdur".
          Başkomutanın ortaya koyduğu, harp yönetimi bakımından büyük önem taşıyan bu kural, Sakarya'da aynen uygulanmış ve mukaddes vatan toprakları, her kaybedilen hattın gerisinde vakit geçirmeksizin yeniden bir hat teşkili suretiyle sonuna kadar savunulmuştur. Düşman aştığı her tepenin ardında "Ankara var!" hulyasıyla harp ediyor, Mustafa Kemal Paşa ise Yunan kuvvetlerini, son darbeyi indireceği yere, memleketin harim-i ismetine çekiyordu. Nihayet düşmanın taarruz gücü, ilerleme kuvvet ve kudreti gittikçe tükenmeye başladı. Yunan birlikleri ana mevzilerinden çök uzaklaşmış, gerçekten Türklerin harim-i ismetine düşmüştü. Artık taarruz sırası Türklerindi. 10 Eylül 1921 günü başlayan karşı taarruzumuzla düşmana ağır zayiat verdirilmiş, bu taarruz sonucu Yunanlılar batıya doğru çekilmeye başlamıştı. Bütün savaş boyunca cepheden ayrılmayan Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, zaman zaman da en ileri meyzilerde görürimüş, hatta ateş hattına girmişti. Başkomutanın en ileri hatta, taarruz eden kıtaların yanında görülmesi ve muharebeyi ateş hattında bizzat takip edişi şüphesiz ki subay ve erlerimizin maneviyatları üzerinde büyük tesir yaptı.
          "Sakarya Meydan Muharebesi" adını alan bu büyük ve kanlı savaş, 22 gün 22 gece devam etmiş ve nihayet 13 Eylül 1921 günü, düşman Sakarya Nehri'nin doğusunda tamamen imha edilerek büyük bir zafer kazanılmıştı. Bu anlamlı ve büyük başarı üzerine 19 Eylül 1921 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'ya Kanunla Müşir (Mareşal) rütbesi ve "Gazi" unvanı verildi. Sakarya Zaferinin sonuçları siyasî alanda da kendisini gösterdi. 13 Ekim 1921'de Kafkas Cumhuriyetleri ile Kars Antlaşması, 20 Ekim 1921'de Fransızlarla Ankara Antlaşması imzalandı.
          Sakarya Meydan Muharebesinden sonra mağlup Yunanlılar, Afyon-Eskişehir hattına kadar çekilmişler, bu bölgede mevzilerini kuvvetlendirmek, önemli yerleri tel örgülerle takviye etmek suretiyle savunmada kalmışlardi. Düşmanın bu geniş hat üzerinde üç kolordusu bulunuyordu.
          Yunanlıların, tutundukları bu son mevzilerden de atılmaları, Türk ordusunun kesin sonuçlu bir muharebeyi kazanmasına gerek gösteriyordu. Ancak bu suretle düşmanın Anadolu'dan tamamen çıkartılması mümkün olabilecekti. Diğer taraftan gerek Yunanlılar gerekse İngilizler, mevsimin ilerlemiş olduğu, Türk hükûmetinin içinde bulunduğu güçlükler ve Anadolu'daki ekonomik durumun ağırlığı sebebiyle Türk ordusunun genel bir taarruzunu imkânsız görüyorlar; ordumuzun bir süre daha dayandıktan sonra ister istemez barış isteğinde bulunacağını hesaplıyorlardı. Bu sebeple kendileri barışa yanaşmıyorlar, işgal ettikleri toprakları ellerinde bulundurarak vakit kazanmak suretiyle daha kârlı çıkmayı amaçlıyorlardı.
          Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ise düşmanın hayal ürünü bu hesaplarının dışında taarruz hazırlıklarını sürdürmek suretiyle gerçekçi bir yol izliyor; ancak taarruzun zamanını ve şeklini son derece gizli tutuyordu. Çünkü Atatürk'e göre, "Yarım hazırlıkla , yarım tedbirlerle yapılacak taarruz, hiç taarruz etmemekten daha kötü idi". Nihayet eldeki bütün imkânlar kullanılarak, memleketin maddî ve mânevî bütün güçleri seferber edilerek taarruz zamanının geldiğine karar verildi. Ama yine de Yunanlılar asker sayısı, araç ve gereç yönünden üstünlüklerini korumakta idiler.
     
  2. guvercinurfa

    guvercinurfa Well-Known Member Yönetim Üyesi

    ne savaşlar olmus zamanında bu günlere şükür.ahmet tam okumadım ünide lisede gördügümden gerek duymadım çünkü hala bu konuları görüyoruz kpss ugruna:D

    paylasımın için saol
     
  3. ZEYNAL YÖRÜK

    ZEYNAL YÖRÜK Konuk Konuk

    ellerine sağlık ahmet.
     
  4. DoganBeq

    DoganBeq Active Member Üye

    paylaşım için tşkler atalarımız ruhu şat olsun hep ömürleri yokluk sefalet ve savaşla geçmiş bizi bugunlere getirmek için şimdi allahın izniyle vatanımıza ve ülkemi birer hayırlı insanlar oluruz
     
  5. mirocu sercan

    mirocu sercan New Member Üye

    elıne saglık abıcım
     

Sayfayı Paylaş